son haberler

Bütün Derslerin Öğretmeni

Yayınlanma Tarihi: 16 Eylül 2020 okunma

Zeki ORDU zekiordu.zekiordu@gmail.com

Bitlis Erkek Öğretmen Lisesinde göreve başlayalı fazla olmamıştı. Bir yandan meslektaşlarımı, bir yandan öğrencilerimi bir yandan da çevreyi tanımaya çalışıyordum.

Farkı bir yerde insan belli zaman yerini yadırgar. Zaman çok şeye ilaç olduğu gibi bu duruma da alıştırır insanı. Yavaş yavaş…

Günlerden bir gün okulun koridorlarında dolaşıyordum. Muhtemel öğlen arasıydı. Etrafta pek kimse görünmüyordu.  O sırada daha önce görmediğim bir kişi okulun kapısından girdi. İlk rastladığı öğretmenlere bir şey söyledi. Çok kısa geçen bu konuşmanın ardından merdivenleri tırmanmaya başladı.

Hızlı adımlarla merdivenleri tırmanırken yakınımda buluna bir öğretmen arkadaşa rastladı. Selam verdi ve “Ben Mustafa Naim Coşkuner.  Müdür Beyin odası nerede?” diye sordu. O an okulumuza yeni atanan bir öğretmen olduğunu anladım. Zaten biraz sonra da benim yanımdan geçecekti.

Birkaç adım atıktan sonra yay yana geldik. Artık gideceği yeri bildiğinden benimle çok şey konuşması gerekmiyordu. Bir an durdu. Yorulmuş bir ses tonuyla “Ben Mustafa Naim Coşkuner. Resim öğretmeniyim. Müdür Beyin yanına gidiyorum, görüşürüz” dedi.

Ben de “Ben Zeki Ordu, bütün derslerin öğretmeniyim, görüşürüz” dedim.  Maksadım dikkatini çekip çıkınca muhabbet etmekti. Yoksa benim dediğim gibi bir şey olamazdı. Yanımdan ayrılıp bir iki adım atınca birden durdu. “Nasıl yani” dedi. Ben “Siz işinizi halledin konuşuruz” dedim.

Daha sonra aynı öğretmen odasını paylaştık. Anlaştığımız ve anlaşamadığımız konular vardı. İkimiz de bunu biliyorduk. Buna rağmen aynı düşünmediğimiz şeyler aramızda hiç problem olmadı.

Ortak taraflarımız neyse ona göre hareket, sohbet ederdik. Hiç tartışmadık. Doğum günlerimiz arasında bir gün vardı.  Aynı mevkide futbol oynamışız. Estetik açıdan zevklerimiz aynıydı. Elbette iki insan tıpatıp birbirine benzeme ihtimali yoktur. Bu eşyanın tabiatına aykırı zaten.

Aramızda derin bir ayrılık olmasın diye yan yana iken sosyal konulara girmezdik. Hayata ve insana dair muhabbetimiz olurdu. Öğretmen de olsak çok uzaklardaydık ve bir arkadaşımız olmalıydı.

Çoğu tabloları yaparken onu takip ettim. Fırçayı eline alıp tuval üzerinde gezdirirken çizdiğ yerlerde yaşıyor gibiydi. O şen kişiden eser kalmıyordu. Bazen durup sohbete devam ettiğinde yine ilk halini alıyordu. Yani resim yaparken ki haliyle normal hali aynı değildi.

Bir gün M. Mevlüt Selçuk adında bir öğrencim bana bir tablo yapmıştı hediye olarak. Tabloyu Mustafa Hocaya gösterdim. Şöyle bir baktı. Elini tablonun muhtelif yerlerine koydu. Bunu yaparken öğretmen odasındaydık. Sonra bana dönüp , tablodaki okulu göstererek “okulun badanasını bir ton koyulaştırsın” dedi. Ben de bunu Mevlüt’e söyledim. Mevlüt Mustafa Hocanın dediği şekilde değişiklik yaptı.

Ben tabloyu tekrar Mustafa Hocaya gösterdim. Bana dönerek “Çok güzel olmuş” dedi. Tablo bir fotoğraftan uyarlama idi. Ben o tabloyu hala saklıyorum. Çünkü öğrencimin el emeği vardı. Ben meslek hayatım boyunca belki ders olarak çok başarılı olamamış olabilirim ama öğrencilerime karşı sevginin yanında hep saygı da duydum.

Günlerden bir gün Bitlis merkezde gezerken bana bir haber geldi. “Seni İl Milli Eğitim Müdürlüğünden çağırıyorlar” diye. Mustafa Hoca da yanımdaydı. Benim o an kravatım yoktu. Çünkü o saat dersim yoktu ve şehirde geziyorduk. Orada okula çok yol vardı. Mustafa Hoca hemen kravatını çıkardı ve bana uzattı. Bana dönerek “ O kadar yoku bir kravat için yürüme” dedi. Ben ondan kravatı alıp boynuma taktım. İşimi hallettikten sonra kravatı geri vermek istedim. Bana “Sana yakıştı sende kalsın” dedi.

O kravatı tam otuz yıldır saklıyorum ve bir şekilde her sene en azından bir hafta kullanıyorum.

Yani Bitlis’te çok hatıra biriktirdik. Şimdi görev yaptığım yerlerdeki hatıraların bazılarını kaleme alıp, onları “Beş Diyar” adında kitaplaştırmayı düşündüm. Çünkü beş yerde görev yapmıştım. Bunlar alfabetik olarak Akkuş, Bitlis, terme, Tirebolu ve Ünye.

Bakalım ne zaman sona erecek.

Gelelim Bitlis’teki son günüme.

Günlerden bir gün Ünye’ye tayinim çıktı. O gece Mustafa Hoca ile sabaha kadar konuştuk.  Yine elimde fırça ve önünde bir tuval vardı. Gecenin geç saatlerinde bitirdi. Yaptığı o tabloyu bana hediye etti. Ben o tabloyu da hala saklıyorum.

O zamanlar cep telefonu yoktu. Bir ara evlendiği haberi geldi. Yaklaşık yirmi yıl sonra bir şekilde çalıştığı okula ulaştım. Okulumun telefonu bıraktım. Az bir zaman sonra vefat haberi geldi.

Ne demişler. Kendi gitti adı kaldı yadigâr. Allah rahmet eylesin. Hatıraları bende saklı.

Bizim verdiklerimiz mi?

O da onda saklıydı…

 

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

KORGAN’A YOLCULUK

20 Nisan 2024 okunma
Takvimler 26 Mart 2024’ü gösteriyordu. Ramazanın On altısıydı. Yanıma aldığım iftarlıklarla Ünye’den yola çıktım. Günlerden salıydı… Niyetim Korgan ve Kumru ilçelerini görmekti. Ramazan ayı olduğu için bazı zorlukları olacaktı. Ancak ataların... Devamını Oku

SENSİZ BAHARIN ŞEVKİ YOK

29 Mart 2024 okunma
    Ne zaman mart ayı gelse hep aynı hatıra canlanır gözümde. Sanki daha dün gibiydi… Köyümüze okul açılması haberi gelince okul çağında çocukları olan ailelerde bir telaş başladı. Ben okul ne, niye okula gidiliyor bilmiyordum. Hatta çok kişi... Devamını Oku

TORUL’U ANARKEN

7 Mart 2024 okunma
Aradan yedi ay gibi bir zaman geçti. Geçmiş notlarımı incelerken 20 Temmuz 2023 tarihinde yani sıcak bir yaz gününde yolum Torul’a uğramış; orada bulunan bir çay ocağında mola vermiştim. Daha sonra 12 Kasım 2023 tarihinde “Torul’da Bir Çay Bahçesi”... Devamını Oku

KAĞIZMAN’IN ÇİÇEKLİ ÇAYI

18 Şubat 2024 okunma
Bazen bizim basitmiş gibi görüp, tarihe mâl olan o kadar çok şey vardır ki kayıt altına alınmadığında unutulup gider. İnsan hayatında olduğu gibi toplumların hayatına girmiş ve zaman içinde yok olmuş neler vardı kim bilir? Tarihi ve kültürel değerlerin... Devamını Oku

DERELİ’Yİ GÖRELİ

6 Şubat 2024 okunma
Nemli bir yaz ayıydı. Takvimler 18 Temmuz 2023 tarihini gösterirken düştüm yollara. Maksadım daha önce ayak basmadığım toprakları yerinde görmekti. Her ne kadar uzun sür kalamayacak olsam da en azından dünya gözü ile etrafı bir temaşa edip, havasını... Devamını Oku

AYVACIK SAKİN ŞEHİR OLUR MU?

25 Ocak 2024 okunma
Yolumun Samsun’un Ayvacık ilçesine düşmesiyle şehri bira dolaştıktan sonra Belediye Başkanı ile bir görüşme yapmak istedim. Her vatandaş gibi görüşme için sıramı aldım ve davet edilince makama kabul edildim. Daha içeri girer girmez Ordu’nun Perşembe... Devamını Oku

ÇAMOLUK: GİRİŞİ OLUP ÇIKIŞI OLMAYAN İLÇE

10 Ocak 2024 okunma
Takvimler 23 Temmuz 2023’ü gösteriyordu. Sahilin hem kavurucu hem de buram buram terleten sıcağından uzaklaşmak için daha güneyine doğru birkaç günlük bir ziyaret etmeyi planladım. Ünye’den yola çıkıp, sahil boyu yol aldıktan sonra, Giresun’un Dereli... Devamını Oku

ÇATALPINAR’DA BİR GÜZ VAKTİ

4 Ocak 2024 okunma
Takvimler aralık ayını gösteriyordu. Bölge sonbaharın güzel anlarını yaşıyordu. Sararmış yapraklar yer ile buluşu hasbihal etmeye başlamış, daha önce aynı dalı süslemiş diğer yaprakların da yanına gelmesini bekliyordu. Yazın terleten sıcaklığı... Devamını Oku

İSLİ DEMLİK ÇAYEVİ

22 Aralık 2023 okunma
  Her ne kadar “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var” denişe de çayın yeri bir başladır. Çay; dost ile de içilir düşman ile de… Kalabalıkta da içilir, yalnızken de… Evde, parkta, piknikte, lokantada ve buna benzer yerlerde içilen sıcak bir... Devamını Oku

KÜRTÜN

11 Aralık 2023 okunma
Karadeniz’e yüksekten bakan bir vatan toprağı. Tarihi de coğrafyası da incelemeye değer. Geçmişi bazen hazin, bazen göğüs kabartan bir özelliğe sahip. Biz tarihine ve coğrafyasına teferruatlı bir şekilde girmemiz mümkün değil. Hani “Geçiyordum... Devamını Oku