son haberler

Canik’te İdarî Yapı ve Osmanlı’da Yenileşme Zarureti (1793 – 1851)

Yayınlanma Tarihi: 10 Temmuz 2020 okunma

M. Ufuk MİSTEPE mistepe@gmail.com

Bu makalede Ünye’nin 1790 – 1850’li yıllardaki idarî yapısı, Doç. Dr. Abdullah SAYDAM’ın 33 sayfalık çalışmasına dayanarak, özet olarak aktarılacaktır. Sultan II. Mahmud, saltanatının sonlarına doğru Orta ve Doğu Karadeniz bölgesindeki idarî yapının yenileştirilmesi için bazı teşebbüslerde bulunmuştu. Bu teşebbüsler, bölgede geniş ölçüde nüfuza sahip olan yerel hanedanların tepkisi yüzünden başarılı olamadı. Fakat 19. yüzyılın ortalarına doğru olumlu yönde bir takım sonuçlar elde edildi.1

XVIII. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti’nin ciddî anlamda yenileşmeye ihtiyacı olduğu bütün devlet adamları tarafından kabul edilmekteydi. Nizam-ı Cedid reformlarının plânlanması ve uygulanması için padişah tarafından kendilerinden görüş istenen yöneticiler ve ilim adamları bu doğrultuda görüş belirtmişlerdi.

Yüzyılların birikimi olan problemlerin çözümü kolay olmadığı gibi mevcut durumdan menfaati olanlar yeniliklere karşı çıkıyorlar, teşebbüsleri engelliyorlar, çıkardıkları problemlerle karar vericileri usandırıyorlardı. Tanzimat’ın uygulanması için pilot bölge olarak seçilen ilk vilâyetlerden biri Trabzon idi, ama bazı teşebbüslere rağmen 1847’ye varıncaya kadar usul-i cedid bölgede tatbik edilemedi. İşte bu başarısızlığın sebebi olarak gözüken eski yönetim tarzı, yönetimde yenileşmenin ihtiyaçtan öte artık zaruret halini alması, mevcut durumun değişmesini istemeyen yerel güçlerden kaynaklanan direnişler, buna karşılık reformları tatbik etmek maksadıyla yapılan girişimler makalemizin konusunu teşkil etmektedir.

XIX. yüzyıl başlarında Trabzon Eyâleti’ne bağlı sancaklar Trabzon, Gümüşhane, Karahisar-ı Şarkî, Gönye, Canik olup, bu dönemde Canik bağımsız bir muhassıllık olarak yönetilmekteydi. H. 1211 (M. 1796/97) yılına ait bir sicil kaydında Trabzon kazaları olarak sayılan yerler arasında Canik ve Karahisar-ı Şarkî kazaları bulunmamaktaydı. Belirtilen kayıtta Nefs-i Trabzon, Sürmene, Of, Keşâb, Giresun, Kürtün, Tirebolu, Rize, Mavri (Mapavri), Maçuka (Maçka), Tirebolu (Görele), Gümüşhane, Arhavi, Batum, Ünye, Soğucak, Faş, Sohum Trabzon’un kazâları olarak gösterilmiştir.2

Caniklizâdelere baskı uygulandığı zamanlarda, bu aileler etkinliklerini arttırmak için birbirleriyle mücadeleden çekinmemişlerdir. Bu kişilerden en önemlisi Ünye Âyanı Canikli Genç Mustafa Ağa’dır. 1793 yılına ait bir belgeye göre, Ünye Âyanı’ndan Canikli Genç Mustafa Ağa’nın mütegallibe hareketlerinin önlenmesi için “Karahisar Mütesellimi Halidzâde ve Canik Sancağı’nda Hazinedârzâde Mustafa Ağa’ya başka başka evâmir-i âliyye” gönderilmiş ve Canik Muhassılı Osman Ağa yanında görevlendirilmişlerdir.3

Trabzon’un kudretli vâlilerinden Osman Paşa’nın divanının resmî adı, 1840 yılına ait kayıtlarda, Divan-ı Eyâlet-i Trabzon ve Muhassılık-ı Canik ve Karahisar-ı Şarkî ve Emanet-i Gümüşhane ve Liva-ı Gönye şeklinde geçmekteydi.4 Canik Muhassılı iken 19.10.1810 tarihinde, o sırada henüz kapucubaşu unvanına sahip olan Hazinedarzâde Süleyman Ağa’ya; muhassıllık vazifesine ilâveten “Trabzon Mütesellimliği ve Kastamonu ve Amasya ve Gümüşhane ve Gönye Sancakları’nın ve bilcümle Karadeniz yalılarının ağavât ve askeriyesi başbuğluğu ve sevâhil-i Bahr-ı Siyah ve Faş Seraskerliği” verilmişti. Bu sırada unvanı Ser-bevvâbîn” idi.5

1807 – 1812 ilâ 1815 – 1818 tarihleri arasında Canik Sancağı Muhassılı olan Hazinedârzâde Süleyman Paşa’ya Ünye Sancak Beyi demek doğru bir ifade değildir. Çünkü o tarihlerde Ünye, Canik Sancağı’na bağlı bir kazâdır, sancak değildir. Aslında o da Tayyar Paşa’nın isyan ettiği tarihlerde, kardeşi Emin Ağa ile birlikte Canik ve Ordu taraflarında devlete karşı bir takım hareketlerde bulunmuş, kuvvet kullanılarak itaat altına alınmıştı. Ancak Osmanlı Devleti’nde muhtelif sebeplerle azledilenlerin affedilerek yeniden önemli mevkilere getirilmeleri, Süleyman Ağa örneğinde olduğu gibi bir istisna değildi.

Süleyman Ağa’ya başlangıçta hükûmet âyan kökenli olması sebebiyle vezaret vermek istemiyordu. Ancak Trabzon gibi önemli bir eyâlet için bu durum büyük ölçüde sıkıntı verici olmaktaydı. Savaş ortamında devlet görevlileri arasında buraya vâli olarak gönderilebilecek ya kimse yoktu veya görev kabul etmek istemiyorlardı. Nitekim Faş memuriyetinde bulunan âyanların gösterdikleri umursamazlığı önlemek, ülkenin âyan ve hanedan elinden kurtarılmasını sağlamak düşüncesi ile vâlilik, vezaret rütbesiyle eski Rikâb-ı Hümayun Kapu Kethüdası Osman Efendi’ye verilmek istendi ise de o görevi kabul etmemekte ısrar edince Limni adasına sürüldü.

Yönetimin Süleyman Ağa’ya verildiği yıllarda Sürmene, Of, Rize ve Gönye Sancağı’nda bazı ağalar itaatten çıkmışlardı. Bunların hallerini ıslah etmeye ve ahaliyi korumaya vâliler tarafından geniş çapta gayret gösterilmiş ise de bir netice elde edilememişti. Asiler memleket aleyhine ittifak yapıp, toplanan vergilere el koymakta ve gönderilen mübaşirlerin vazifelerini yapmalarına fırsat vermemekte, bu tür isyankâr hareketlerini günden güne arttırmaktaydılar. Süleyman Ağa, zamanla gösterdiği başarılar sebebiyle göz doldurmuş, âyan ve ağaları itaat altına almaya büyük ölçüde çalışmış, Faş Kalesi’ni tamire gayret etmişti. Hizmetleri dolayısıyla bölgede devlet otoritesini yeniden tesis edeceğine inanılarak, 4 Mart 1812 tarihli hatt-ı hümayun ile Trabzon Vâliliği’ne ve Canik Muhassıllığı’na vezaretle tâyin olunmuştu.

Süleyman Paşa, Tuzcuoğlu Memiş Ağa isyanının bertaraf edilmesinden sonra diğer derebeylerini bir takım vaatlerle devlete hizmete devam etme konusunda ikna etti. Arkasından bölgede bazı yeni düzenlemelere girişmeye niyetlendi. Fakat Babıâli, Orta ve Doğu Karadeniz sahillerinde, yerel desteği güçlü olan böyle dirayetli bir vezirin bulunmasının doğru olmayacağı düşüncesiyle Şubat 1818’de kendisine Alâiyye Sancağı’nı tevcih etti. Süleyman Paşa, Trabzon’dan ayrıldığında hasta idi. Ünye’de hastalığı şiddetlendi ve Çarşamba’daki evinde istirahata çekildi ve azlinden üç ay sonra orada vefat etti (25 Cemaziyelevvel 1818 Cuma).

11 Kasım 1820’de Hacı Salih Paşa vâli oldu. Döneminde bilhassa bazı özel harcamalarının veya kendisi ile adamlarına verilen hediyelerin vilâyet masrafı denilerek tevzi defterlerine dâhil edilmesi dikkat çekti. Meselâ Ünye’den Trabzon’a gelirken Akçaabâd’da misafir olduğu sırada yapılan harcamalar arasında, vâlinin torununa tüfek veya vâliye çamaşır hediyesi gibi kamu hizmeti ile hiç bir alâkası olmayan harcamalar yapılmış ve bunlar da Tevzi Defterleri’ne dâhil edilmişti.

İlk bakışta vâlilerin ortalama görev süresi iki yıldan biraz fazla gibi görünmekte ise de ortalamayı yükselten Hazinedarzâde Süleyman Paşa (7 yıl) ile oğulları Osman Paşa (15 yıl) ve Abdullah Paşa’nın (4 yıl) emsallerinden uzun süren vâlilikleri idi. İncelediğimiz dönemin ilk vâlisi Osman Paşa’dır. Kendisi 24 Mart 1793 tarihinde Trabzon Vâliliği’ne tâyin edilmiş olup, görevi üç yıl kadar sürmüştür.

Sultan II. Mahmud, yerel hanedan mensuplarının vâliliklere tâyin edilmesine esasen karşı olmasına rağmen, savaş şartları yüzünden, bu defa da bölgeyi çok iyi tanıyan ve güçlü bir hanedana mensup olan Hazinedârzâde Osman Paşa, Trabzon Vâliliği’ne tâyin edildi. Osman Paşa’nın en önemli meşgalesi 1828/29 Türk – Rus Savaşı oldu. 1829’da Serasker Salih Paşa yenilerek Erzurum’a doğru çekilirken son bir ümitle Osman Paşa’dan yardım istemişti. Rus ileri harekâtından korkan bölge halkının da yardım istekleri peş peşe Trabzon’a ulaşmaktaydı. Osman Paşa orduya top, cephane, mühimmat, asker ve parayı imkânları ölçüsünde hazırlayarak Trabzon âyanlarından Şatırzâde Osman Paşa ve bir miktar asker ile Bayburt’a yolladı.1

Samsun ve Trabzon arasındaki kalelerin muhafazasına memur edilen mirahûr pâyeli Canik Muhassıl Vekili Hazinedarzâde Osman Bey, Sivas Vâlisi Vezir Mehmed Paşa’nın azledilmesi üzerine yerine Sivas Vâliliği’ne getirildi. Nazik bir zamanda Karadeniz sahillerini korumakla görevli bir vezirin hastalanması, diğer yetkilinin ise başka bir yere vâli olarak tâyin edilmesi Trabzon’un savunmasını güçleştireceğinden, durum Babıâli’ye yazıldı. Sivas Hakkı Paşa’ya, Trabzon Osman Paşa’ya verildi. Osman Paşa sahil çocuğu olduğundan ve Sivas’ta yaşayamayacağından Canik’ten hareketini bir süre ertelemiş, Trabzon erkânıyla haberleşerek Hasan Paşa’nın hastalığını İstanbul’a pek ağır göstererek Sivas’a gitmekten kurtulmuş idi.1

Osman Paşa da âyanlıktan gelme birisi olduğundan askerlik tekniklerinden haberdar değildi. Buna rağmen samimi gayretlerinden dolayı padişahın en güvendiği kişiler arasında yer almaktaydı. Taltif olunmak üzere 1833’te İstanbul’a gelerek Sadaret Mektupcusu Şerif Bey’in konağında misafir edildi, murassa vezaret nişanı ile ödüllendirildi.

Osman Paşa, halk, âyan ve eşrâf üzerinde derin nüfuzu olan, oldukça zengin ve kudretli bir şahsiyet idi. Tanzimat ile getirilmesi düşünülen yeni düzene taraftar değildi. Tanzimat’ın ilkelerini yöneticilere ve halka anlatmak, uygulanmasını sağlamak için gönderilecek memur yetenekli, vâlinin otoritesi altında ezilmeyecek birisi olmalıydı. Meclis-i Umumi tarafından Karantina Nazırı Lebib Efendi’nin memuriyet-i mahsusa ile Trabzon’a gönderilmesi kararlaştırıldı. Bu teşebbüsünden yeterli sonuç elde edilememesinden dolayı 1841 yılında eski Galata Muhassılı Azmi Efendi, Tanzimat’ın uygulanması için görevlendirildi.

Hazırlanan bir arz tezkeresinde; Trabzon’da vergi tarh ve tahsilinde sağlam bir usulün benimsenmesi ve ahalisi sert mizaçlı olduğundan bölgede yeniliklerin tedricen uygulanması gerektiği, halkın önemli bir kısmının elinde bulunan emlâk ve arazinin haksız olarak zapt edilmiş yerler olduğu ve buna dair ellerinde senet bulunmadığından eski sistemin feshedilmesine kuvvetli direnişin gösterileceği, güçlü bir şahsiyet olan Vâli Osman Paşa’nın muhalefet etmesinden ötürü Tanzimat’ın uygulanması için yollanacak memurun bu protestoyu önleyemeyeceği endişesi dile getirildi. Uygulamanın ertelenmesi görüşü ağırlık kazandı.

Osman Paşa, gerek Rus savaşı ve Mısır meselesi sebebiyle gerekse sancakların teftişi dolayısıyla sık sık Trabzon’dan ayrı kalmaktaydı. Bundan dolayı kaimmakamlık müessesesinin neredeyse süreklilik kazandığını görmekteyiz. Akrabası olan ve kendisine damat edindiği kethüdası mir-i mirandan Ahmet Paşa’yı kaimmakam tâyin etmişti. Vilâyetteki diğer görevlere de öncelikle akrabalarını getirmişti. Kardeşi Abdullah Paşa Canik’te muhassıllık makamında iken, diğer kardeşi Memiş Paşa’ya da Sürmene kazâsının düzene sokulması görevini vermişti. Kentte bazı imar faaliyetlerinde bulundu. 1842 yılı ortalarında varlıklı bir vâli olarak vefat etti.

Yerine Canik Muhassıllı olan kardeşi Abdullah Paşa getirildi. 4 Ağustos 1842 tarihinde vâlilik makamında bulunduğuna göre bundan önce göreve getirilmiş demektir. Dönemi sakin geçmiş, idarî işlerde kardeşinin izinden giderek bazı imar faaliyetlerini sürdürmüştür. Trabzon’da adına yaptırdığı çeşme meşhurdur. Abdullah Paşa’nın vâlilik görevi Şubat 1846’ya kadar devam etmiş, hastalığı sebebiyle dilediği yerde ikamet etmek üzere azledilmiştir.

Yirmi yılı aşkın bir süre görev yapan ve bölgesinde hem toplumsal tabana hem de yerel hanedanlar üzerinde etkili bir otoriteye sahip olan Hazinedarzâdelerin vâlilikleri sırasında Babıâli, Tanzimat’ı uygulamaya çalışmaktaydı. Fakat Osman Paşa ile Abdullah Paşa’nın yeni uygulamalara taraftar olmamaları başarı elde edilmesini engellemiştir. Abdullah Paşa’nın azledilmesi, merkezî hükûmete Tanzimat’ın Trabzon’da tatbik edilmesi için fırsat vermiş oldu.

Merkeziyetçi idare anlayışı, ülke genelinde eski Eyâlet Sistemi’nden Vilâyet Sistemi’ne geçişin de başlangıcını oluşturdu. 1836’dan sonra daha da hızlanan bu dönüşüm Tanzimat Dönemi’nde “eyâletten vilâyete” bir sistem değişikliği ile önemli bir merhaleye ulaştı. Bu çerçevede bazı sancakların bağlı olduğu vilâyetler değiştirildi. Örneğin 1846/47 idarî taksimatında Canik Sancağı Sivas vilâyetinden ayrılarak Trabzon vilâyetine bağlandı.6

Osmanlı idarî yapısının bir gereği olarak taşra yönetiminde “eşraf-ı belde, vücûh-u memleket, âyan, ağavât” gibi kavramlarla ifade edilen bölgenin ileri gelen, sözü dinlenen muteber ailelerinin oynadıkları rol, XVIII. yüzyılda daha da güçlenmiş ise de bu kurumun varlığını öteden beri devam ettirdiği bilinmektedir. Âyanlık görevinde bulunanlar için ianiye adıyla belirli miktarda gelir tahsis edildiğini, ödenecek meblağın halktan toplanabilmesi için tevzi defterlerine masraf olarak kaydedildiğini görmekteyiz.

Tanzimat’ın uygulanmaya başlandığı 1847 yılına varıncaya kadar, her kazânın başında yerel hanedanlar arasından tâyin edilen bir ağa bulunduğu gibi köyler de üçer – beşer gruplara bölünerek bir ağanın idaresine tevdi edilmişti. Ağalar, kendilerine bağlı köylerin sorumluları olarak idarî ve malî işlerle ilgilenmekte, yaptıkları işlere karşılık vergilerden muaf tutulmakta ve ahaliden ağalık hakkı olarak veya çeşitli adlar altında bir takım ilâve menfaatler sağladıkları gibi kendi işlerini de angarya suretiyle onlara gördürmekteydiler.

  1. Mahmud döneminde âyan ve ağalara yönelik sindirme ve nüfuzlarıyla resmî görevlerini ortadan kaldırma politikalarına rağmen uzun yıllar bu uygulama Trabzon’da devam ettirilmiş, ne âyanlar ile onları destekleyen gruplar ne de böylelerinin kasaba ve kentlerdeki etkinlikleri tamamen yok edilebilmiştir. Öyle ki 1847 yılında eyaletteki ağaların mevcudu 500’e yakın olup birinin azledilmesi halinde onun yerine geçmeyi umanların sayısı ise bunun üç – dört katı kadardı. Ocak 1848’de Canik Sancağı’na bağlı sekiz kaza : Canik (Sancak Merkezi), Ünye, Şeriye, Fatsa, Bafra, Alaçam, Kali Madeni ve Samsun, Çarşamba idi.7

Yeni usullerin bölgede uygulanmasında en önemli adım Hazinedarzâdelerin vâlilik görevinin son bulmasıyla atıldı. Bu aileden olan Abdullah Paşa, rahatsızlığı sebebiyle görevinden alınarak dilediği yerde ikamet etmeye memur edildi (1845). Abdullah Paşa’nın azledilmesinden sonra gelen vâliler, asıl Tanzimat vâlileridir denilebilir. Zira bu şahsiyetlerin hem yerel hanedanlardan olmayışları hem de uzun süre görevde kalmayışları Tanzimat’a karşı bir tavrı benimsemelerini engellemekteydi. Yeni anlayış gereğince kaza yöneticilikleri ağalık veya âyanlık yerine müdürlük haline dönüştürüldü. Buralara yine eski hanedan mensupları tâyin edildi. İsmail Rahmi Paşa, Tanzimat’ı uygulayabileceğine inandığı kaimmakam ve müdürler ile ilgili atama teklifini 16 Ocak 1848 tarihli bir yazı ile merkeze takdim etti ve hükûmet onayladı.

Tanzimatla birlikte Canik Sancağı’na tâyin edilen yöneticiler (Ocak 1848) şunlardı : Canik (Sancak Merkezi), Hacı Ahmed Paşa Kaimmakamlık unvanıyla ibka; Ünye, Osman Paşazâde Abdülhamid Bey Müdürlük unvanıyla ibka; Şeriye, Osman Paşazâde Tahsin Bey Müdürlük unvanıyla ibka; Fatsa, Nureddin Bey Müdürlük unvanıyla ibka; Bafra, Hacı Ahmed Paşazâde Mehmed Ali Bey Müdürlük unvanıyla ibka; Alaçam, Hacı Ahmed Paşazâde İbrahim Edhem Müdürlük unvanıyla ibka; Kali madeni ve Samsun, Hurşid Paşa Müdürlük unvanıyla ibka; Çarşamba, Osman Paşazâde Süleyman Bey Müdürlük unvanıyla ibka.

Trabzon’da Tanzimat’ı uygulamaya çalışan vâliler de zaten bölge yönetiminde Hazinedârzâdeler kadar etkili olamadılar. Görev süreleri buna uygun olmadığı gibi Tanzimat’la getirilmek istenen yeni düzen de vâlilere eski tarz nüfuz kazandırmaya elverişli değildi. Bununla birlikte yerel hanedanların güçleri ne olursa olsun eskiye nazaran merkezle ilişkileri daha bir nizam altına alınmaya çalışıldı denebilir.

Tarihî coşku ve perspektiften, yakın tarihimize ışık olması dileğiyle.. esen kalınız.

KAYNAKÇA:

1 SAYDAM, Doç. Dr. Abdullah – Trabzon’un İdarî Yapısı ve Yenileşme Zarureti (1793–1851), Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, e-posta : asaydam@erciyes.edu.tr , 33 sh.

2 Trabzon Şer’iye Sicili (TŞS), 1946, 29/b.

3 BAY, Abdullah – Canik Muhassıllığı İçin Yapılan Siyasî Mücadeleler, Journal of Black Sea Studies (Karadeniz Araştırmaları), issue: 19/2008, pages: 67 – 85.

4 TŞS, 1965, 46/a, 1946, 26/a.

5 TŞS, 1951, 2/a, 3/a.

6 BAYKARA, Tuncer – Anadolu’nun Tarihî Coğrafyasına Giriş I, Anadolu’nun İdarî Taksimatı, Ankara, 1988, sh. 249 – 251.

7 BOA – Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İrade – Meclis-i Mahsus, 2477.

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Rahmetle Anıyoruz…

12 Ekim 2021 okunma
Merhum Yazarımız M. Ufuk Mistepe’nin Ünye’ye dair yazılarını ve makalelerini yazar arşivinden okuyabilirsiniz. Merhum Yazarımızı rahmetle anıyoruz. Mekanı cennet... Devamını Oku

Araştırmacılık Terimleri

3 Temmuz 2020 okunma
Ünye hakkında araştırma yapanların ve okuyucularımızın, sıkça karşılaştıkları bazı Osmanlıca Tarih Terimleri’nin anlamlarını bilmeleri, yazılanların anlaşılması açısından önemli bir husustur. Bu itibarla başlangıç olarak ehemmiyet arz eden... Devamını Oku

Ünye Mûsikî Tarihinde Ali Riza Sağman

26 Haziran 2020 okunma
‘Ünye Şarkı ve Türküleri’ kitabımda Ünye Mûsikî Tarihi’ne damgasını vurmuş, tespit edebildiğimiz şahsiyetleri kısaca da olsa tanıtmaya çalışmış idim. Aslında her bir musikîşinasın ayrı ayrı ele alınması icap eder. Başlangıç olmak üzere... Devamını Oku

Satıroğulları Ünyeli Müftü Sülâlesi

19 Haziran 2020 okunma
2017 yılında altı bölüm halinde yayımladığımız “Ünye Müftüleri” adlı yazı dizimizde bir müftü sülâlesinin bu tarihçeye damgasını vurduğunu görüyoruz. Ailenin ahvadlarından Satıroğulları ailesi Keşaplı Sokak’tan komşumuz olurlar. ÖZPAKER... Devamını Oku

Ünye Uğrak Vapurlarını Tanıyalım

12 Haziran 2020 okunma
Su buharı gücüyle çalışan gemileri VAPUR olarak adlandırıyoruz. Önceleri yandan çarklı olarak yaşamımıza giren vapurlar daha sonra günümüzün dizel elektrik tahrik sistemi donanımlı enerji tasarrufu sağlayan modellerine erişinceye değin XIX. yüzyılın... Devamını Oku

Ünye Tarihi, M.Ö. XV Bin Yılına Uzanıyor Mu? – I

5 Haziran 2020 okunma
Kelleroğlu M. Bahattin Bey, kaynak belirtmeksizin; “Ünye, Milât’tan 1270 sene evvel vuku bulan Turuva Muharebe-i Meşhuresi’nden sonra, Karadeniz sahilinde tesis edilmiş müstemlekelerden birisi olup, ismi kadimi (One) veyahut (Oney)’dir.” demişti.1 Ünye’de ilk... Devamını Oku

Kimler Geldi Kimler Geçti ?

29 Mayıs 2020 okunma
Ünye ve hinterlandı tarihî seyir içerisinde birçok kavim ve milletlere ev sahipliği yapmıştır. Muhtelif köşe yazılarımızda dile getirdiğimiz bu kitlesel değişimleri bir arada ve kronolojik düzen içerisinde değerlendirmenin daha uygun olacağını... Devamını Oku

Ünye ve Hinterlandında Oğuz – Türkmen Boyları ve Yer Adları

22 Mayıs 2020 okunma
Makalemizin araştırma konusu 24 ana Oğuz boyu ile Oğuz asıllı Türkmen kabilelerinin Ünye ve hinterlandındaki (Ordu, Fatsa, Terme, Akkuş) bazı yerleşim noktalarıdır. Türkmen boy, bölük, uruk (oymak, öz) ve tirelerinin (oba, aile) adlarını Yrd. Doç. Dr. Aydın... Devamını Oku

Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralamasında Ünye ve Ordu

15 Mayıs 2020 okunma
Ulusal düzeyde ekonomik ve sosyal kalkınma yanında, bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesinde ve ülke genelinde dengeli bir kalkınmanın sağlanmasında il ve ilçeler, temel birimler olarak değerlendirilmek durumundadır.1 İlçelerin, illerin ve bölgelerin... Devamını Oku

Ordu ve Ünye Hinterlandının Endemik Bitki Örtüsü

8 Mayıs 2020 okunma
Ordu’nun Melet ırmağının doğusu Kolşik altbölge, Ünye’nin içerisinde yer aldığı batısı ise Euxin (Öksin) altbölge olarak anılmaktadır. Kolşik kesimde ılıman kuşak yağmur ormanları niteliğinde ormanlara rastlanır. Yükseklerde ise çalılıklar,... Devamını Oku