Yayınlanma Tarihi: 13 Nisan 2018 — okunma
Yıllar önce dedem ekmek karnesinden bahsederken ben anlamazdım. Yaşımın çok küçük olması yüzünden olduğunu düşündüğüm bu durumu büyüdüğüm zaman da kavrayamayınca; bu karnenin nasıl verildiği, kimlere verildiği, ne kadar sürede verildiği hususunda yeterli bir bilgiye sahip olamadım. Bu andan itibaren öğrenmek benim açımdan neye yarar onu da bilmiyorum. Bu sebepten karnenin bu türü hakkında bir şeyler yazmaya mezun değilim.
Bizim karne denilince aklımızı okul ve öğrenci gelir. Her yıl iki defa bu matbuat türüyle karşılaşan öğrenci okul hayatı boyunca okuduğu yılların iki katı kadar karneye sahip olmaktadır.
Karne günü öğrenci için unutulmaz anlardandır. Özellikle ilk karne o yıl için mühim ipuçları verir. Aşağı yukarı o senenin nasıl geçeceğine dair bir bilgiye sahip olabiliriz. Tabii bunun istisnası olmaktadır. İlk karnesi istediği gibi olmayan bir öğrencinin gayretleri ve azmi sayesinde arzu edilen seviyeye gelmesi mümkündür.
Eskiden ilkokul, ortaokul ve lise ayrı binalarda idi. Her ne kadar ortaokul ve lisede yazılalar önceden okunuyorsa da bile öğretmenin vereceği sözlü ve kanaat notu merak edilir, her ders için not ortalamasının ne olacağı merak edilirdi. Zaten bu merak karne gününü cazip hale getirir, karne daha bir önem kazanırdı.
Karne günü yaklaşınca uzman adı verilen bilirkişiler radyo, televizyon ve gazetelerde arzı endam eylerler; (zayıf kavramının etkisini artırmak için mi yoksa azaltmak için mi bilmiyorum şimdi ‘kırık’ deniyor.) Uzmanlar, zayıfı yani kırığı olan öğrencilere anlayışlı davranılmasını sıkı sıkı tembih ederler. Veliler ise karnesi iyi olmayan çocuklar için “Neyin eksikti de bu kadar kötü karne getirdin” zılgıtını atarken, önceleri az fakat günümüzde daha da çoğalan bir görüşe göre de “Öğretmenin kendi çocuklara taktığını” söyleyenler de oluyor. Hatta öğretmenin yeterli eğitim almadığını söyleyenler de çıkıyor. Velilerin en kızdıkları açıklama ise “senin çocuk çalışmıyor” veya “aynı sınıfta yüksek puan alan öğrenci de var” açıklamasıdır ki anlaşmazlığın başlama noktası burasıdır.
Karnesi iyi olmayan öğrencilerin zayıf/kırık olan dersleri bir birine benzer olan derslerdir. Yani o kadar dersten bir iki ders ortak gibidir. Bu derslerin öğretmenleri de karne günü sıkıntılıdır. Çünkü birçok veliye izahat yapmaya mecburdur. Mademki o dersten öğrencinin notu arzu edilen gibi değildir, o halde ortada bir suçlu olmalıdır.
Daha yakına kadar karne istisnalar hariç sürprizlere açıktır. Önceden net olarak belli değildir. Beklediğinin üstünde veya altında notlarla karşılaşmak mümkündür. Bunda etkin olan sözlü ve kanaat notudur. Bu iki not öğretmenin tasarrufunda olduğundan veli için de merak konusu olmaktadır.
Teknolojinin gelişmesiyle bazı alışkanlıklar değişiyor ve işler kolaylaşmaya başlıyor. Daha önce edindiğimiz alışkanlıklarımızdan vazgeçmek mecburiyetinde olduğumuz çok şey oluyor. Bunlardan birisi de ‘e-okul’ uygulamasıdır. Bu uygulamaya göre dünyanın neresinde olursanız olun velisi olduğunuz öğrencinin TC numarası ile bütün notlarına ulaşmak mümkün. Hatta devamsızlık, aldığı bütün notlar ve karne verilmeden karneye ait bütün bilgilere bu sistemle ulaşılmaktadır. Yani kişi karneyi eline alınca iyi veya kötü sürprizle karşılaşmaz. Çünkü bilgilere önceden sahip olunca karne heyecanı diye bir şey kalmıyor.
Ekmek karnesi, devrini doldurdu. Okul karnesi ise eski sırrını kaybetti. Yakında ‘karne’ denilen şeyin tarihe karışması imkân dâhilindedir. Bunlar dünyada bulunan karneler. Acaba diğer tarafta da karne alacak mıyız? Şayet alacaksak, zayıfları düzeltme şansı verilecek mi? Her neyse. Orası bize karanlık şimdi.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.