son haberler

Gizli Tehlike: Kist Hidatik

Yayınlanma Tarihi: 19 Aralık 2019 okunma

Misafir Kalem unyetv@unyetv.net

Halk arasında Köpek Kisti olarak da bilinen Kist Hidatik (ya da Kistik Ekinokokkozis) hastalığı, “İçi su dolu kese” anlamına gelmekte olup, dünyada olduğu kadar özellikle büyük bir kesiminin hayvancılıkla uğraştığı ülkemizde de son derece yaygındır. Hayvanlardan insanlara ve otçul memelilere bulaşan en önemli parazit hastalıklarından biridir.

Gelişmiş ülkelerin hiçbirinde bulunmayan sokak köpekleri ülkemiz için hala sağlık açısından büyük bir sorun oluşturmaktadır. Köpek denildiğinde halkın aklına gelen en korkulan hastalık kuduzdur. Ancak bunun yanında insanlara bulaşabilecek olan parazit hastalıkları konusunda halkımız ne yazık ki yeterince bilgilendirilmiş değildir. Parazitlerin bulaşması için köpekler tarafından ısırılmak gerekmemektedir. Kist Hidatik’te olduğu gibi onları sadece okşamak bile bu parazitin bulaşmasına neden olabilmektedir. Çünkü köpekler dışkıladıkları anal bölgeyi dilleriyle temizlerler ve tüylerinin temizliğini de dilleriyle yaparlar. Böylece dilleriyle tüylerine bulaştırdıkları bu parazitin yumurtalarının köpeği severken elimize bulaşması sonucu ağız yoluyla alınma olasılığı herzaman mevcuttur. Halk arasında “kıl yuttu kist hastası oldu” denilmesi eksik ancak doğrudur. Eksiktir çünkü önemli olan kılın yutulması değil üzerinde parazit yumurtası olan kılın yutulmasıdır.

Bir köpek şeridi olan bu parazitin yaşam döngüsünde erişkin ve yavru parazit (larva) olmak üzere iki şekli vardır. Erişkin parazitler son konakların (köpekler ve diğer etçil hayvanlar) ince bağırsaklarında, yavru parazitler ise ara konakların (koyun, keçi, sığır gibi otçul hayvanlar ve insan) iç organlarında (karaciğer, akciğer, dalak, böbrek, beyin v.b.) bulunmaktadır. Erişkin parazit baş, boyun ve 3 adet halkadan oluşmaktadır. Parazitin 400-800 adet yumurtasını taşıyan son halkası önemlidir çünkü enfeksiyonu sağlar. Son konak olan köpeklerin dışkısı ile dışarı atılan  halka ve  yumurtaların otları kirletmesi sonucu, bu otları yiyen koyun ve inek gibi otçul hayvanlar parazitin yumurtasını vücutlarına almış olurlar. Bu yumurtalar çok küçük oldukları için çıplak gözle görülemezler, ancak mikroskopla görülebilirler. Otçullar tarafından alındığında bunların çeşitli organlarında içi sıvı dolu kistler meydana getirirler. Ülkemizde kaçak olarak ya da Kurban Bayram’larında veteriner hekim kontrolu olmadan kesilen hayvanların kistli karaciğer ve akciğer gibi organlarının köpeklere yedirilmesi ya da köpeklerin erişebileceği yerlere atılması sonucu enfekte olan köpekler, gerek insanlar gerekse evcil hayvanlar için sürekli bulaşma kaynağını oluştururlar. Böylece özellikle köpekler ile koyun ve sığır gibi evcil hayvanlar arasında oluşan döngünün insanlara geçişi, başıboş dolaşan enfekte köpeklerle temas ile kolayca gerçekleşmektedir.

Hastalığın yaygın olma nedenleri;

  • Sokak köpeği varlığının kontrol altına alınamayışı,
  • Hayvan kesimlerinin tam olarak kontrol altına alınamaması,
  • Gerek sahipli gerekse başıboş köpeklerin tedavilerinin yeteri kadar yapılamaması,
  • Sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel düzeyde yeterli gelişmenin sağlanamaması
  • İnsanlar ve köpekler için aşısının olmaması
  • Ülkemizde bir kontrol programının henüz hayata geçirilememiş olmasıdır.

Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre yılda 4-5.000 civarında kist hidatikli hasta olduğu görülmektedir. Türkiye’de köpeklerin kayıt edilmesi zorunlu olmadığından gerçek köpek sayısı bilinmemektedir. Bu nedenle de hasta köpekleri saptamak mümkün değildir. Oldukça az sayıdaki lokal çalışmalara göre köpeklerdeki yaygınlık Türkiye’nin farklı bölgelerinde %0.32 ile %40 arasında geniş bir dağılım göstermektedir. Kesimlik hayvanlarda ise bu oran yine coğrafik yerleşime göre %11.2 ile %50.7 arasında değişmektedir

 İnsanlara Bulaşım Nasıl Olur?

İnsanlara hastalığın geçişi; enfekte köpeklerin dışkısı ile kirlenmiş suların içilmesi veya köpek dışkısı ile kirlenmiş çiğ yenen roka, nane, maydanoz gibi yeşilliklerin, sebze ya da meyvelerin iyice yıkanmadan yenmesi sonucunda olmaktadır. Ayrıca köpeklerin anal bölgelerini dilleri ile temizledikten sonra tüylerini de temizlemeleri ve tüylerine yapışan yumurtaların köpekleri severken insanların ellerine bulaşması ve kirli ellerin ağıza götürülmesi veya böyle kirli ellerle yiyeceklerin yenmesi sonucu yumurtalar yine ağız yoluyla alınmaktadır. Özellikle toprakla uğraşan kişilerin de ellerinin temizliğine özen göstermemesi sonucu aynı şekilde besinlerle yumurtaları almaları olasıdır. Ağız yoluyla alınan bu yumurtalar vücut içinde barğırsakları geçerek kan yoluyla önce karaciğere gider, buraya yerleşebilir, ya da kalpten akciğer dolaşımına geçer, akciğerde yerleşebilir, burada da durmazsa başka organlara yerleşebilir. Kistlerin %50-70’i karaciğerde, %10-30’u akciğerde ve %10’u vücudun diğer organlarında yada dokularında yerleşir. Yerleştiği yerde içi sıvı dolu, zaman içinde çocuk başı büyüklüğüne varabilen kistler oluşturur.

 Hastalık belirtileri var mıdır? Varsa nelerdir?

Kistler genellikle sessiz seyreder ve 5 cm çapa ulaşıncaya kadar herhangi bir belirti vermezler. Toplam kistlerin %40-60’ı belirti vermeden yaşamlarını sürdürürler. Bu nedenledir ki hastalık tamamen rastlantı sonucu yani kişinin başka bir nedenle doktora gitmesi sonucu genellikle rutin bir muayene sırasında, bir cerrahi girişim sırasında ya da otopside konur. Ancak bazan yerleştiği organa özgü belirtiler verebilir.

En sık yerleşim alanı olan karaciğerde kisti olan hastalar genellikle sağ tarafta sırta vuran bir ağrı,  kusma, ateş, karında şişkinlikten yakınırlar. En sık fizik muayene bulgusu karaciğer büyümesidir. Safra yollarına açılan kistlerde sarılık görülebilir. Bazen allerjik reaksiyon belirtileri olabilir.

Akciğer kist hidatiklerinde doğrudan bası etkisiyle öksürük, göğüs ağrısı ve kan tükürme; enfeksiyon gelişmesi durumunda ateş, kilo kaybı görülebilir.

Böbrek kist hidatiklerinde kistin büyüklüğünün 10 cm’nin üzerine çıkması durumunda böğürde kitle, ağrı gibi belirtiler görülebilir.

 Hastalığın tanısı nasıl konur?

Yaşamı tehdit edici ciddi tablolar oluşturan Kist Hidatik’te etkili ve zamanında tedavi planlanabilmesi için hastalığın tanısının mümkün olan en erken dönemde ve güvenilir bir yöntemle konulması gerekmektedir. Ancak olguların büyük bir kısmının belirti vermemesi, kistin gelişiminin çok yavaş olması (çocuk yaşlarda alınıp erişkin yaşlarda ortaya çıkması), karaciğerde yerleşen tümör ve benzeri kitlelerle karışabilmesi nedeniyle kesin tanısı herzaman radyolojik olarak yapılamamaktadır. Diğer hastalıklardan ayırıcı tanısının yapılabilmesi için ön tanının serolojik tanı yöntemleriyle desteklenmesi de gerekmektedir. Bu da hastadan alınan kanın serumunun laboratuvarda incelenmesi ile mümkündür. Böylece, hastanın şikayetleri, yetişme şekli (kırsal kesimde yada şehirde yaşama süreleri), radyolojik ve serolojik (serumdaki) sonuçlarının değerlendirilmesi ile kesin tanı konur.

Tedavisi nasıl olur?

Kist hidatiğin temel tedavisi cerrahidir yani ameliyattır. Ancak ameliyat da çoğu kez kesin çözüm olamamakta, hastalığın tekrarlaması sonucu hastalar birkaç kez ameliyat olma riski ile karşı karşıya kalmaktadır. O nedenle Kist Hidatik bazan öldüren (kistin patlaması sonucu) ancak çoğu zaman süründüren bir hastalıktır.

İlaç tedavisi de son yıllarda etkili ilaçların eklenmesiyle kullanılmaya başlanmıştır. Ancak ilaç tedavisinin bugünkü durumu ile cerrahi ve perkütan tedaviye (ultrason eşliğinde kist sıvısının iğne ile boşaltılması) seçenek olması pek olağan görülmemektedir.

 Aşısı var mıdır?

Aşı geliştirme çalışmalarında hayvanlar açısından önemli adımlar atılarak EG95 olarak kodlanan koyunlar için bir aşı geliştirilmiştir Aşının hayvanlarda ticari olarak kullanılabilmesi için saha çalışmaları devam etmektedir. Ancak insanlar açısından aynı başarıdan bahsetme olanağı henüz yoktur.

Hastalıktan korunmak için neler yapılmalıdır?

1-Tüm köpekler kayıt altına alınmalı ve kayıtlı olduğuna dair tasma taşımalıdır.

2-Sahipsiz başıboş dolaşan köpekler belirli alanlarda (köpek barınaklarında) toplanarak mutlaka kontrol altına alınmalıdır. Köpeklerin sahiplendirilmesi özendirilmeli, köpekler veteriner hekim gözetiminde tedavi edilmeli, ayrıca kısırlaştırılarak aşırı üremeleri engellenmelidir.

3-Köpeklerin, insanların toplu olarak bir arada bulunduğu okul, oyun bahçesi, park, alışveriş merkezi, toplu taşıma aracı gibi yerlere girmeleri mümkün olduğunca engellenmelidir.

4-Köpeklerin yeni enfeksiyonlardan korunması amacıyla:

  1. a) Mezbahalar mümkün olduğu kadar yerleşim yerlerine uzakta kurulmalı ve çevresi köpeklerin ve diğer karnivorların giremeyeceği şekilde duvar ya da tel örgü ile çevrilmelidir.
  2. b) Kesimler mutlaka veteriner hekim denetiminde yapılmalı, kaçak kesimler önlenmelidir.
  3. c) Kesim sonrası kalan kistli organ atıkları kesinlikle çöpe atılmamalı, imha edilmeli, bunun mümkün olmadığı durumlarda kistli organlar köpek ve diğer karnivorların ulaşamayacağı derinlikteki çukurlara gömülmeli, üzeri kireçlenmelidir.
  4. d) Köpeklerin beslenmesinde mümkün olduğunca çiğ et veya sakatattan kaçınılmalı, eğer verilecekse pişirildikten sonra yedirilmelidir.

5-Çeşitli etkinliklerle halk hastalık konusunda bilinçlendirilmelidir. Risk grubunun tüm toplum olması nedeniyle bize göre eğitim verilecek kitleler; okul çocukları, köpek sahipleri, hayvancılık yapanlar, mezbaha çalışanları, kasaplar, çiftçiler, tedavi edilen hastalar ve yakınları, anne-babalardır. Bunun için okullarda, sağlık kurumlarında (özellikle sağlık ocakları), kışlalarda, camilerde (özelikle Kurban Bayramı’nda) halk bilgilendirilmelidir. Bu da ancak sağlık bilgisi kitapları, yazılı ve görsel basın (Kurban Bayramı öncesinde yoğunlaştırarak), el ilanları, afişler, broşürler (Kurban Bayramı öncesinde yoğunlaştırarak) kullanılarak mümkün olabilir.

6-Örgütlenme son derece önemlidir. Bu hastalıkla ilgili Koruma ve Kontrol Programlarının hazırlanması ve yürütülmesinde parazitin yaşam döngüsünün karmaşıklığı nedeniyle multidisipliner bir yaklaşım gereklidir. Bu noktadan hareketle konuya yönelik bir üst kurul oluşturulmalı ve kurulun oluşumunda Üniversiteler (Tıp Fakülteleri, Veteriner Fakülteleri), Bakanlıklar (Sağlık, Tarım, Milli Eğitim, İç İşleri), Meslek örgütleri, Belediyeler, Sivil toplum kuruluşları (Türkiye Hidatidoloji Derneği) görev almalıdır. Hastalıktan korunma ancak bir devlet politikası oluşturulması ile mümkündür. Bu konuda Türkiye Hidatidoloji Derneği, Sağlık ve Tarım Bakanlığı bünyesindeki çalışmalara yılladır katkı koymaktadır.

 

 Prof.Dr.Nazmiye ALTINTAŞ

Uluslararası Hidatidoloji Federasyonu Başkanı

Türkiye Hidatidoloji Derneği Başkanı

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

 

 

 

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Nerde O Eski Dünler

31 Ağustos 2023 okunma
Kızlar erkekler zayıflar şişmanlar zenginler fakirler dostlar akrabalar dinli dinsiz yeni doğan ya da ölümüne az kalan bizler ne yapıyoruz? Son birkaç senede, kızlar firikik ustası oldu beğeni yapana özel şovlar yapıldı ve artık mahremiyet meşrulaştı ya da... Devamını Oku

ÜNYE-AKKUŞ-NİKSAR KARAYOLU

26 Ekim 2021 okunma
    Yollar bir memleketin can damarlarıdır. Hasretlikleri bitiren, kültürleri harmanlaştıran, ekonomimizi canlandıran birlik ve beraberliğimizi sağlayan yollarımızdır. Ünye- Akkuş- Niksar yolunu kullananlar nostaljiyi, heyecanı birlikte yaşarlar. Yıllara... Devamını Oku

  NASIRLI ELLER

21 Ekim 2021 okunma
           Süleyman Erkan      Türkiye’nin güzel bölgelerinden Karadeniz’i gezip görenlerin hafızalarında mutlaka iz bırakmıştır. Karadeniz’in girintili çıkıntılı kenarları, geceleri gelinlik kızın boynuna takılı beşi birlik gibi parlar... Devamını Oku

Geçmişten Günümüze

16 Ekim 2021 okunma
Süleyman Erkan     Yaşam var oldukça hırslar, öfkeler, kinler, var olacaktır. Bu savaşı tetikleyen en önemli unsur beğenilmek, üstün olmak, başkalarından daha fazla mala mülke sahip olmaktır. Söz sahibi olmanın malla, mülkle, parayla olunamayacağını... Devamını Oku

İnsan

13 Ekim 2021 okunma
TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Temel içgüdü ve duygularla hareket eden, yeteri kadarını alan, psikolojik ve sosyolojik açıdan baskı uygulamayan, vicdansız ve çıkarcı yaklaşmayan, kötü gözle bakmayan, çalmayan, savaşmayan,... Devamını Oku

Zaman

7 Ekim 2021 okunma
  TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Neydi zaman? Doğduğum an ile öldüğüm an arasındaki yaşantım mı? Unutmak için verilen bir ilaç mı? Suratımı kırıştıran ya da saç rengimi benden alan… Neydi zaman! Babam öldüğünde... Devamını Oku

İhtiyaç Meselesi

27 Eylül 2021 okunma
TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Çok çeşitli ihtiyaçlarımız var. Hatta bazen neye ihtiyacımız var diye market ve mağazaları gezmeye başlayanlar bile var. Babaannem lüzumsuz bir şey almamamı çok söylerdi işte onlarda top balon... Devamını Oku

F-N-D-K-Ç  Ş-H-P

10 Eylül 2021 okunma
  TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Türkçe’de bir sözcük f,s,t,k,ç,ş,h,p harflerinden biriyle bitiyorsa ve ek kelimenin baş harfi d,c harfi ile başlıyorsa! Ortalık bir anda sertleşir. d=t olur t=ç olur sıkı durun bu matematiği... Devamını Oku

İş-Sizsiniz

6 Eylül 2021 okunma
  TOLGA ÖZSOY İNŞAAT TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com Neden işsiz kaldığımızı bulalım. İşsizlik yaşınız en az 24! Bunu biliyor musunuz? Temel eğitim 1 yıl, ilk eğitim 4 yıl, Orta eğitim 4 yıl, lise eğitimi 4 yıl, hazırlık 1 yıl, üniversite... Devamını Oku

Alçak Alçak Dere Yataklarına Ev Kurmasınlar

19 Ağustos 2021 okunma
  Tolga Özsoy İnşaat Teknikeri tolgahanozsoy.52@gmail.com     Hepimizin malumu olduğu Candan ERÇETİN’in “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” şarkısı; doğaya, doğanın tabiatına karşı gelmekten ve gelin kızlarımızı ağlatmaktan başka bir... Devamını Oku