Yayınlanma Tarihi: 28 Mart 2012 — okunma
Öğretmen olmayı hiç düşünmezdim öğrenci iken. Elli türlü meslek vardı aklımda, ama hedeflerimin arasında öğretmenlik yoktu.
Milli Eğitim sistemimizin tesadüfleri sonucu öğretmen oldum. Hem de hiç istemeyerek.
Ama stajyerlikten itibaren o kadar çok sever oldum ki mesleğimi, o kadar olur. “Öğretmenliği mi sevdim, öğrencileri mi sevdim?” diye sorarım bazen kendime de çıkamam işin içinden.
Peki çok iyi bir öğretmen olabildim mi? Hayır, hiç sanmıyorum. Çok iyi bir öğretmen olmak için “adanmışlık” gerekir. Yani bir ömrü bu mesleğe adamanız gerekir. Ben kendi adıma bunu söyleyemem.
Hem sonra çok iyi ders anlatmakla öğretmenlik bitmez ki; öğrencilerini her yönden, her zaman ve her şartta anlayabilmek gerekir ki, bunu başarmak da çok zordur.
Öğretmenliğimin ilk yıllarında çalıştığım lisede dünyanın en saygılı öğrencilerine ders anlatıyorum, ama ben ders anlatırken çıt çıksın istemiyorum. Bir otorite bir otorite (!!!) ki sormayın gitsin.
Gerçektende sınıflar kalabalık olmasına rağmen pek bir sorun olmuyor.
Ancak sınıfın birisinde bir öğrencim var ki, onunla her ders sorun yaşıyoruz.
Sorun da, öğrencimin devamlı gülmesi. Benden en çekindiği zaman da dahi dersi gülümseyerek dinlemesi. Başka hiçbir saygısızlığı yok. Hiç bir yaramazlığı, hatta arkadaşlarına bile zararı yok. Ama ben rahatsız oluyorum. Dersimi kesip, gülmemesi konusunda onu sık sık ikaz ediyorum.
Ama faydası yok, o hep gülüyor; yazılıda gülümsüyor, sözlüde gülümsüyor, dersin başında, sonunda, durmadan gülümsüyor.
Arkadaşlarına soruyorum “o hep öyle hocam” diyorlar, “o hep güler, sizle bir ilgisi yok” diyorlar.
Ama gelin görün ki ben –öğrenci deyimi ile takmışım bir kere- bir türlü alışamıyorum.Ve bir gün iyice çıkışıyorum öğrencime, “benim dersimde gülmeni istemiyorum, yasaklıyorum sana dersimde gülmeyi” diyorum.
O zamana kadar hep susan öğrencim “Gülmemde ne var öğretmenim, ben hep böyleyim, gülsem ne olur?” diyor. Bunu söylerken de gülüyor üstelik.
“Benim dersimde gülme de ne yaparsan yap, peki ben hep sırıtarak ders anlatsam nasıl olur ?”diyorum.
“Gülün öğretmenim siz de gülün, gülerek ders anlatın” diyor. Çaresiz kabulleniyorum. Çünkü o gülmekten vazgeçmiyor, ama başka da hiçbir saygısızlığı olmuyor.
Günler, aylar böyle geçiyor. Ben ders anlatıyorum öğrencim gülerek dinliyor, ben soru soruyorum öğrencim gülerek cevap veriyor.
Fakat bir gün aynı sınıfta ders anlatırken bir tuhaflık hissediyorum. Neden sonra anlıyorum hani o hep gülen ve benim de gülmesini sorun yaptığım öğrencim vardı ya, işte o öğrencim hiç gülmeden oturuyor sınıfta. Çok dalgın, dersi de dinlemiyor hatta bedbaht bir görüntü sergiliyordu.
Görmezlikten gelmeye çalışıyorum. Onun gülümsemesine artık o kadar alışmışım, öylesine kabullenmişim ki, bu hali yüreğime oturuyor ama renk vermiyorum.
Ancak ertesi günde onu aynı halde görünce dayanamıyorum. Onca mücadeleyi yapan ben, bu kez “neden gülmüyor yüzün, neden üzgünsün böyle?” diye soruyorum öğrencime. Cevap vermiyor bana, ama gerçekten çok üzgün. Arkadaşlarına soruyorum, onlar da bir şey söylemiyorlar.
Sonra öğrencim okulu bırakıyor. Gerçeği neden sonra öğreniyorum..Meğerse çok, ama canı kadar çok sevdiği bir kız arkadaşı varmış. Kız onu neredeyse dalga geçerek aldatmış, terk etmiş. Yıkılmış, kahretmiş. Hem de gülmeyi unutacak kadar.
Öğrencimi bir daha hiç görmedim, kendisinden haber de alamadım. Sadece ablasının yanına gittiğini öğrendim. Bir de diğer öğrencilerim, “hocam siz çok kızardınız, ama aslında o sizi çok severdi” demezler mi?
“Öğretmenim gülmekte ne var, sizde gülün” deyişini hiç unutamadım.
Ah biz öğretmenler! Çocuklarımız gülse ne var, biz hep gülsek.
Dilerim okuttuğum tüm öğrencilerimin yüzlerinden gülümsemeleri hiç eksilmez. Tanrı onlara hayatta gülümsemeyi hiç unutturmaz. Hiç birisine kıyamam. Ben avaz avaz bağırsam bile, “çalışın, çok çalışın” diye.
Belki çoğunun yüzlerine söylemek fırsatım olmadı ama (çoğu da söylemeden anladılar beni) hepsini çok çook sevdim hâlâ da çok seviyorum en az; Çınarın dibinde elimi öpüp “Hocam sizi görünce annemi görmüş kadar seviniyorum” diyen öğrencim kadar. Emin olun bende sizleri görünce, evlatlarımı görmüş kadar seviniyorum, sevgili öğrencilerim.
Tanrım bana iyi ki öğretmenlik nasip etmiş. Ben, çok iyi bir öğretmen olamasam bile.
İlk Yayın Tarihi; 22 Kasım 2006
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.