Yayınlanma Tarihi: 9 Kasım 2018 — okunma
Aslınla bu biyografik bir yazı değil.
Tamer Uysal ile tanışıklığımız 1993 yılında olmuştur. Aynı okulda çalışıyorduk. Mesai arkadaşlığımız bir idareci öğretmenden çok bir arkadaş bir dost gibiydi. Sohbetlerimiz daha çok “kültür” üzerineydi.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki kendisiyle bir akrabalığımız, ticari ilişkimiz yok. Hatta aynı ilçenin insanları bile değiliz. Çok önemli değil ama teferruata girersek birçok farklı yönlerimiz de var.
Bütün bunların yanı sıra hemfikir olduğumuz mevzular herkesin hassas olması gerekli konular. Öncelikle vatanını seven ve ona hizmet eden, bulunduğu ülkenin sosyal, kültürel ve inançlarına saygılı, insanları “yaratılmış” olduğu için seven, kimse hakkında suizan beslemeyen ve bir insana has hasletlerle mücehhez bir kişi.
Bu kadar methiyenin ardından bana “Hiç mi zaafları yok” gibi bir soru sorulabilir. Ancak “insan” denilen varlık zaten her yönüyle tam olamaz. Bu ise mevzuun haricinde bir konu.
Tamer Uysal aynı zamanda iki çocuğumun da hocası. Yani hem meslektaş, hem öğretmen veli münasebetimiz olan hem de tali meseleleri saymazsak aynı kültür ikliminin insanlarıyız. Kısaca bu ülkede refahtan çok çileye talip olmuşuz.
Tamer Hoca Ünye İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne atanınca çok sevindim. Bu arada aynı ilçenin çalışanları olmadığımızdan bazılarının aklına gelen “kayırılma” veya “yağcılık” sınıfından bir sevinme olamaz. Bizi bilen bilir. Çok zaman kendi dostlarımız tarafından bile eleştirilmişiz. Onun için yazdıklarım tamamen şahsi ve samimi.
Ben Terme’de öğretmenim. Devletle işi olan çocuklarım ve akrabalarım yok. Bu yüzden bu yazının bir şeylere “tevessül” etmek gibi bir tarafı olamaz.
Tamer Uysal ilçemiz için gerçekten biçilmiş bir kaftandı. Eğitimin hem problemlerini hem de yaşadığı ilçenin sosyokültürel ve sosyoekonomik yapısını iyi bilen kişilerden. Tabiri caizse “bizden” yani yerli. Bunun bir yeri idare etmede ne kadar büyük bir avantaj olduğunu küçük çaptaki yöneticiler dahi bilir. Ancak Tamer Uysal’ın bulunduğu yerde uzun süre kalmasının ne kadar önemli olmadığını düşünenler olmalı ki şu an bu görevde değil.
Tabii burada suizanda bulunmamak lazım. Bu değişikliğin sebebi Tamer Hocayı daha uygun bir makamda görevlendirmek ise bunu anlarım. Ancak sadece iş olsun diye yöneticilerin çok sığındığı “tasarruf” gibi “kaypak” bir ifade ile izaha çalışırlarsa bunu anlamam mümkün değil.
Bildiğim, tanıdığım Tamer Hoca makam meraklısı biri değil. O “Masum Anadolu’nun saf” çocuklarından biri. Tabii bu kadar kirlilik içinde “saf/temiz” kalmanın ne kadar zor olduğunu bilen bilir.
Bir ilçe müdürlüğü makamı hocamız için önemli olmadığını düşünüyorum. Mesele “Gönül makamında” olmak Tamer Hoca zaten o makama konmuş biri. Bizim hazmedemediğimiz “muamele” denilen nereye çeksen oraya uzayacak bir kelime.
Bu arada gelen meslektaşımız için bir şey diyeceğim yok. Bir şekilde gelmiş ve o da hizmet edecek. Tanımadığımız için söyleyeceklerimiz havada kalır. Ancak “Gelen ağam giden paşam” ucuzluğuna sığınacak biri de değilim. Giden adam gibi adamdı.
Tamer Hoca aldığı eğitim ve terbiye gereği vakur bir şekilde hayatını idame ettirecektir.
Koltuk mu?
Dönen üç-dört mekanizmanın üzerine yerleştirilmiş bir sandalyeden başka bir şey değil.
Biz refaha değil çileye talip insanlarız.
Yolun ve bahtın açık olsun Tamer Hocam. Seni bilenler biliyor. “Bilenlere selam olsun.”
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.