son haberler

Tanîn Gazetesi’nde Ünye – III

Yayınlanma Tarihi: 5 Ocak 2018 okunma

M. Ufuk MİSTEPE mistepe@gmail.com

Ben, bizi, Samsun’dan, doğrudan doğruya Trabzon’a gitmekten engelleyen koleraya teşekkür ederim. Çünki, bu sayede Samsun’dan Ünye’ye kadar yüz kilometrelik bir yolda pek kıymetli bir hazine olan bütün Canik Ovası’nı, Çarşamba ve Terme’yi, bu güzel Ünye’yi görmüş olduk. Bu yerlerden gelecek için pek ümîd verici hâtıralar edindik. Gönül; güzel, bir pırlanta kadar kıymetli, kalblere sâhib olan bu yerlerde günlerce kalmak, bu saygıdeğer vatandaşların arasında günlerce yaşamak istiyor, fakat, seyahatteki hız, az zamanda çok yer görmek zorunluluğu buna engel oluyor. Ben, Ünye’de, kalbimden bir şey kaldığını duyarak ayrılıyorum. (sh. 283)3

Güneş tam tepe noktasından yavaş yavaş batıya doğru yürümeye başlamış, bizi, Trabzon’a götürecek olan Gül-Cemâl Vapuru geleli bir sâat olmuştu. Sâat altıda (13.00 – 13.30 dolayları) sandallara bindik.

Gül-Cemâl Vapuru: Ünye’den uğurlama töreni. Gül-Cemâl ve Ünye’nin sevinci, vedâ, Gül-Cemâl Vapuru’nun genel görünüşü, düzen ve temizlikten eser yok. Bizim vapurumuz değil mi, istediğimiz yerde oturacağız. Vapurun içi bir sefâlet sergisi. Mürettebât ve garsonlar. Yemek zamanları belirsiz ve ağıza alınacak gibi değil. Kamaraların pisliği. Gül-Cemâl, hareket zamanını ve nerelere uğrayacağını bilmiyor. Süvâri üzgün. Burada biz, bizlik.

ERZURUM, 02 Ağustos 1911(Bu mektup 3 Ramazân 1329 hicrî, 27 Ağustos 1911 milâdî tarihli Tanîn Gazetesi’nde, “Samsun’dan – Trabzon’a” başlığı altında yayımlandı): Ünye’den, bizi, Trabzon’a götürecek olan Gül-Cemâl Vapuru’na kadar pek parlak ve samîmî bir uğurlama töreni yapılıyordu. Sevgili bayraklarımızla donatılmış birçok sandal, Câvid ve Nâci’nin bulunduğu sandalın etrâfını çevirmiş, güyâ, kardeşlik kucaklarına almışlardı. Okul öğrencilerinin bulunduğu sandalın görünüşü pek hoştu, geleceğin ümidi olan yavrularımız da bu uğurlamaya katılmış, vatan ve (sh. 283) hürriyet şiirleri okuyarak, misafirlere karşı, son misâfirseverlik görevlerini yerine getirmiş oldular. Sandallardan fişenkler atılıyor, duygular, denizden bulutlara doğru, güneşin ışığı altında, belirsiz gölgeler hâlinde yükselen, nurdan sütunlara emânet edilmek isteniyordu. Gül-Cemâl, Ünye’ye, bütün bütün yaklaşmaya cesâret edememiş, açıkta demirlemeye mecbur kalmıştı. Bunun için vapura, ancak yarım sâat sandal seyâhati yaptıktan sonra girebildik. (sh. 284)3

Osmanlı Seyr-i Sefâin Şirketi’ne (Osmanlı İmparatorluğu zamanında, gemi işletmek üzere kurulan kurumun adı. 1910 yılına kadar adı İdâre-i Mahsûsa olan bu kuruluş, 1910 yılında Osmanlı Seyr-i Sefâin Şirketi adını almıştır. Bu isim, Cumhuriyet Devri’nde Denizyolları olarak değiştirilmiştir) âid olan Gül-Cemâl, ikinci def’a Karadeniz postası yapıyordu. İlk seferi, Karadeniz sâhilleri halkında, vatanseverce gösterilere sebeb olduğu gibi bu ikinci gelişi de Ünye için bir bayram günü sevinci vermişti.

Ünye halkı, sandallarla vapura gidiyor, dolaşıyor ve her tarafını geziyorlardı. Senelerden beri limanlarına bir Osmanlı gemisinin uğradığını görmeye görmeye, üzüntü ve ümîdsizliğe kapılmış olan Ünyelilerin, vapurdan çıkarken yüzleri güldüğü görülüyor, göğüsleri iftihâr ve gururla şiştiği duyuluyordu. Yaratılıştan denizci ve gemici birer deniz aslanı olan bu halkın, bulundukları yerin gereği ve aralarından mirâs kalan yetenekle dolu oldukları pekiyi anlaşılıyordu. Bu samîmî gösteriler, gelecek için ne kadar ümîd vericiydi. Birkaç seneye kadar denizlerde şan ve şerefle dolaşacak Osmanlı bayrağının nâmûsunu yükseltecek olan donanmamızın ruhunu meydâna getirecek olan bu sâhiller halkının, bir Gül-Cemâl’e karşı bile kalblerinin heyecânlandığını görmek, atalardaki kahramanlık kanına, torunların tam bir değerle, mirâscı olduklarını anlamak, kalbe ne büyük bir gurur ve iftihâr neşesi aşılıyordu.

Vapura çıktıktan ve yerleştikten biraz sonra Sayın Ünyelilerle hazîn ve samîmî bir vedâ yapıldı.Onlar, tekrar sandallarına binerek geri döndüler, biz de yirmi dört sâat kadar misâfiri olduğumuz vapuru, bu seyyâr evi dolaşmaya başladık. Osmanlı Seyr-i Sefâin Şirketi’nin(sefine = gemi; sefâin = gemiler), İngiltere’den satın aldığı Gül-Cemâl Vapuru, dört direkli ve iki bacalı idi. Kanada hattına işleyen vapurun teknesi yirmi, makineleri on beş senelik olmasına göre bizim için yeni demekti. On sekiz mil hıza sâhib olan Gül-Cemâl, genel olarak on iki – on üç mil yapıyordu. (sh. 284)

Vapurun yolcuları pek kalabalık, yüzlerce idi. Birinci ve ikinci sınıf kamaraları hemen bütünüyle tutulmuş, güverteleri ise müşteri ile hıncahınç dolmuştu, vapurun salonları, kamaraları, güverteleri şık ve düzenliydi. Doğrusu, bu süs ve gösterişiyle insân, Gül-Cemâl’in böyle küçük iskelelere değil, büyük denizlerde işlemesini, meselâ Sûriye ve Mısır postasına ayrılmasını arzu ediyordu.

Gül-Cemâl, Ünye’den, alaturka sâat sekizden (16.00 dolayları) sonra hareket edebildi.Bundan sonra vapurda yalnız yolcular kalmış olduğundan, görünüş daha özel bir (sh. 284) durum kazandı.(sh. 285)

Ünye’den Giresun’a: Karadeniz ve Anadolu sâhilleri. Fatsa, Ordu. Giresun, en bayındır ve düzenli şehirlerden biri. (sh. 286) Gül-Cemâl’in hayâtının acı kaderini, yine kadere, rastlantıya terk ederek, Ünye’den sonra Karadeniz’in bozulmamış ve samîmî kucağında, hoş bir şekilde devâm eden seyahatimizin zevk ve hazlarına, okuyucularımızı hiç olmazsa hayâlen ortak etmeye çalışmak, daha hoş bir görevdir. (sh. 287)

Gül-Cemâl, Ünye’den, on yedi Temmuz Pazarertesi günü ancak, sâat dokuzdan (4.30 – 5.00 arası) sonra hareket edebilmişti. Karadeniz; hakkında öteden beri işittiğimiz fırtınalar, öfkelenmeler ve hiddetlerle dolu, korkunç hikâyeleri yalancı çıkarmak, o söylentilerin pek abartmalı birer iftirâ olduğunu anlatmak istiyormuş gibi sâkin ve hoştu.

Gül-Cemâl, senelerden beri Osmanlı sancağı göremeyen Karadeniz’in yeşil sularından okşayıcı buseler alarak, Ünye’nin karşısındaki güzel burnu dolaşıyordu. Burada, İstanbul’a gitmekte olan kırmızı bacalı Hilâl Vapuru’yla buluştu. Vapurlar, birbirlerini selâmladılar. Burnu dolaştıktan sonra diğer bir körfezcik, gayet güzel ve Karadeniz’in hırçın, coşkun zamanlarında gemilere selâmetle demir attıkları bir yer olan tabiî bir limâna giriyorduk. Yeşil ağaçların arasında tepelerde beyâz ve temiz evler görülüyordu. Daha içeri tarafta ise Fatsa bulunuyordu. (sh. 287)

Gül-Cemâl, Ordu önünde demirlediği vakit, kâinat kırmızı, pembe ve esmer renklerin ahenkli bir karışımıyla belirsiz bir şekil ve renkteki hayâlî elbisesini, tuvaletini değiştiriyor, gecelere mahsus, siyâh tuvaletine giriyordu. Vapur, zâten Ordu’da pek az kalacağından çıkmak imkânı yoktu. Ordu’yu göremediğimize çok üzgündük. Ordu’dan bir hey’et vapura geldi. Hürmetlerini bildirdi. Salonda bir kabul resmi yapıldı. Onların, Ordu’ya çıkmak için direnmeleri zorunlu olarak reddolundu. Vapurun pek yanına demirlediği Ordu’nun görünüşü pek güzeldi. Genel görünüşüne, binâlarına bakılırsa, Karadeniz’in en bayındır iskelelerinden biri olduğu anlaşılıyordu. (sh. 288)

İstanbul’dan Samsun’a ve sonra Ünye’den Trabzon’a kadar deniz yolculuğumuz, birçok fedakârlıklara katlanarak bile ele geçmeyecek bir geziydi. Bu yolculuktan insân, mâddî hayâtın ezici, kemirici gereklerinden, dedikodularından, kalbe üzüntü veren etkilerinden sıyrılıyor ve yalnız tabiatla, onun lekesiz, samîmî levhasıyla karşı karşıya kalıyordu. Bunun için bu seyâhat, ruhu ve ma’nevî kuvvetleri temizliyor, uyandırıyordu. (sh. 290)3

KAYNAKÇA :

3ŞERÎF, Ahmet –Anadolu’da Tanîn, Haz. BÖREKÇİ, Mehmet Çetin – I. Cilt, TTK Yy. II. Dizi – Sayı: 34, 1999, Ankara, 536 sayfa, Ünye Pasajları: 267, 273, 278, 279, 280, 281, 282, 283, 284, 286, 287, 290. sayfalar.

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Rahmetle Anıyoruz…

12 Ekim 2021 okunma
Merhum Yazarımız M. Ufuk Mistepe’nin Ünye’ye dair yazılarını ve makalelerini yazar arşivinden okuyabilirsiniz. Merhum Yazarımızı rahmetle anıyoruz. Mekanı cennet... Devamını Oku

Canik’te İdarî Yapı ve Osmanlı’da Yenileşme Zarureti (1793 – 1851)

10 Temmuz 2020 okunma
Bu makalede Ünye’nin 1790 – 1850’li yıllardaki idarî yapısı, Doç. Dr. Abdullah SAYDAM’ın 33 sayfalık çalışmasına dayanarak, özet olarak aktarılacaktır. Sultan II. Mahmud, saltanatının sonlarına doğru Orta ve Doğu Karadeniz bölgesindeki idarî... Devamını Oku

Araştırmacılık Terimleri

3 Temmuz 2020 okunma
Ünye hakkında araştırma yapanların ve okuyucularımızın, sıkça karşılaştıkları bazı Osmanlıca Tarih Terimleri’nin anlamlarını bilmeleri, yazılanların anlaşılması açısından önemli bir husustur. Bu itibarla başlangıç olarak ehemmiyet arz eden... Devamını Oku

Ünye Mûsikî Tarihinde Ali Riza Sağman

26 Haziran 2020 okunma
‘Ünye Şarkı ve Türküleri’ kitabımda Ünye Mûsikî Tarihi’ne damgasını vurmuş, tespit edebildiğimiz şahsiyetleri kısaca da olsa tanıtmaya çalışmış idim. Aslında her bir musikîşinasın ayrı ayrı ele alınması icap eder. Başlangıç olmak üzere... Devamını Oku

Satıroğulları Ünyeli Müftü Sülâlesi

19 Haziran 2020 okunma
2017 yılında altı bölüm halinde yayımladığımız “Ünye Müftüleri” adlı yazı dizimizde bir müftü sülâlesinin bu tarihçeye damgasını vurduğunu görüyoruz. Ailenin ahvadlarından Satıroğulları ailesi Keşaplı Sokak’tan komşumuz olurlar. ÖZPAKER... Devamını Oku

Ünye Uğrak Vapurlarını Tanıyalım

12 Haziran 2020 okunma
Su buharı gücüyle çalışan gemileri VAPUR olarak adlandırıyoruz. Önceleri yandan çarklı olarak yaşamımıza giren vapurlar daha sonra günümüzün dizel elektrik tahrik sistemi donanımlı enerji tasarrufu sağlayan modellerine erişinceye değin XIX. yüzyılın... Devamını Oku

Ünye Tarihi, M.Ö. XV Bin Yılına Uzanıyor Mu? – I

5 Haziran 2020 okunma
Kelleroğlu M. Bahattin Bey, kaynak belirtmeksizin; “Ünye, Milât’tan 1270 sene evvel vuku bulan Turuva Muharebe-i Meşhuresi’nden sonra, Karadeniz sahilinde tesis edilmiş müstemlekelerden birisi olup, ismi kadimi (One) veyahut (Oney)’dir.” demişti.1 Ünye’de ilk... Devamını Oku

Kimler Geldi Kimler Geçti ?

29 Mayıs 2020 okunma
Ünye ve hinterlandı tarihî seyir içerisinde birçok kavim ve milletlere ev sahipliği yapmıştır. Muhtelif köşe yazılarımızda dile getirdiğimiz bu kitlesel değişimleri bir arada ve kronolojik düzen içerisinde değerlendirmenin daha uygun olacağını... Devamını Oku

Ünye ve Hinterlandında Oğuz – Türkmen Boyları ve Yer Adları

22 Mayıs 2020 okunma
Makalemizin araştırma konusu 24 ana Oğuz boyu ile Oğuz asıllı Türkmen kabilelerinin Ünye ve hinterlandındaki (Ordu, Fatsa, Terme, Akkuş) bazı yerleşim noktalarıdır. Türkmen boy, bölük, uruk (oymak, öz) ve tirelerinin (oba, aile) adlarını Yrd. Doç. Dr. Aydın... Devamını Oku

Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralamasında Ünye ve Ordu

15 Mayıs 2020 okunma
Ulusal düzeyde ekonomik ve sosyal kalkınma yanında, bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesinde ve ülke genelinde dengeli bir kalkınmanın sağlanmasında il ve ilçeler, temel birimler olarak değerlendirilmek durumundadır.1 İlçelerin, illerin ve bölgelerin... Devamını Oku