Yayınlanma Tarihi: 2 Mart 2018 — okunma
Değerler, üzerinde çok durulan bir konu olmasına rağmen henüz kavramsal olarak yeterince açıklığa kavuşturulmuş değildir (Anar, 1983:8; Dilmaç, 2002). Değerlerle ilgili tartışmalar; değerlerin tanımı, kaynağı, relativ mi yoksa mutlak mı oldukları, önem sırası, kim tarafından ve nasıl korunması gerektiği, birey ve toplum yaşamı için önemi ve nihayetinde bireylere değerlerin öğretilmesi, benimsetilmesi ve içselleştirmeleri amacıyla izlenecek doğru metodun hangisi olduğu vb. konular gündemimizdedir. Buna rağmen, yapılan bir araştırmaya göre Millî Eğitim Sistemimizde tarihsel süreç içerisinde değerlerin öğretim programlarında yeterince yer almadığı sonucuna varılmıştır (Yaşaroğlu, 2013).
Câmilerimiz, tarihî değerlerimiz içerisinde ayrı bir önemi haizdir. Merkez Kaledere Mahallesi’ndeki önceleri 1 minaresi, 2 şerefesi olan ve 400 m2 câmi alanı bulunan Büyük Câmi ahşap olup, H. 1019 (M. 1610/11) yılında inşâ edilmiştir. Bu tarihî câmimiz Ünye Sulh Hukuk Hâkimliği’nden câminin 200 yıllık ömrünün bittiğine dair keşif ve bilirkişi tarafından tespit ve yıkım kararının onaylatılmasından sonra 20.01.1987 tarihinde Ünye Belediye Meclisi’nden, çevre düzenleme – çevre tadilât ve yeni câmi yapımına ait karar aldı. Ordu ilinin ikinci büyük câmii olarak yeniden inşâ olundu.7
Yıldız Kütüphanesi İ. Ü. Nadir Eserler Bölümü Fotoğraf Albümü’nden alınan II. Abdülhamit Han’ın 1880 yılında çektirmiş olduğu panoramik fotoğrafta görülen KAŞBAŞI (Taşbaşı) Câmii de adı zikredilmesi gereken önemli câmilerimizdendir. Günümüzde ise Kaşbaşı Caddesi’nde aynı yerde hizmet veren bir başka câmi (Taşbaşı Câmii) bulunmaktadır. Aynı fotoğrafta Kilise Tepesi’ndeki Rum Kilisesi’nin Çan Kulesi ile aşağısındaki Papaz Mektebi Kulesi de görülebilmektedir.
İkizce Laleli Camîi, ağaç câmi örneklerinin en eskilerindendir. Câminin yaşının, ağaç yaş tespit analizlerinde 500 yıllık olduğu belirlenmiştir. Tekkiraz Dizdar Köyü Kabadirek Câmii’nin Selçuklular’dan kalma olduğu söylenmektedir. Etraftaki eski mezarlar da bunu kanıtlamaktadır.29
Ünye’de bulunan eski câmilerden bazılarına bakalım. Ortayılmazlar Mahallesi’nde, Câmi Sokak’ta bulunan ve mahalle eşrafından Hacı Osmanağa tarafından H. 1113 (M. 1701/02) tarihinde yapılan ve kendi ismini taşıyan câmi en eski câmiler arasında yer almaktadır. Sadece minaresi kalmıştır. Bir başka câmi ise kapısının üzerinde bulunan kitâbesinde H. 1132 (M. 1719/20) tarihinde inşâ edildiği anlaşılan Merkez Saray Câmii, Hamidiye ve Kaledere Mahalleleri sınırında, Osmanlı’nın ilk Deniz İnşâiye Mühendisi’nin ve Denizcilik Nâzırı’nın adını taşıyan Hacı Emin Caddesi girişinde bulunmaktadır. Başka bir câmimiz ise Burunucu Mahallesi’nde Sefa Sokak ve Câmi Geçidi kesişimindeki H. 1235 (M. 1819/20) tarihinde yapılmış olan Çömlekçi Câmii’dir. Câmiyi yapanların kabirleri câminin hemen önündeki hazîrede harap ve bitap bir vaziyet içerisinde durmaktadır.7
Tarihî perspektiften biraz gerilere, bu kez kalelerimize dönelim Kalabuzu (Kale Bozuğu) mevkiinde de vaktiyle bir kale varmış. XVII. yüzyıl Osmanlı Seyyahı Evliyâ Çelebi 1640 yılında Ünye’yi de görmüş ve “… arkadaşlarımızla gemiye binip kötü bir havada Ünye Kalesi’ne geldik. Ünye Kalesi: Bunu eski zamanda Trabzon Tekfuru Ünyes (Yunanca iyi sanat anlamına gelir) adlı kral yaptırmıştır. Kalesi deniz kenarında dört köşesi kârgir bir binadır. Oradan arkadaşlarımızla tekrar gemiye bindik…” diyerek bizi bilgilendirmiştir.11 Muhtemelen Bizans İmparatoru I. Andronikos Kommenos Bizans tahtına çıkmadan önce Ünye’de deniz kenarındaki bu kalede iki yıl esir olarak tutulmuş ve kale içindeki görkemli saraydan kızı her sabah balkondan güneşin doğuşunu seyretmiştir.17
Eğitimci Orhan BORA, “Bugün (1969) Ünye çevresinde bir takım ibadethaneler bulunmakta ise de bunların hangi milletlere ait olduklarını gösteren bilgilerden tamamen yoksun bulunmaktayız. Sayıları oldukça kabarık olan tapınaklar (ibadethaneler – mâbetler), ormanlarda ya da kayaların arasında saklı bulunmaktadır. Bu tapınakların yalnız Danişmendlilere ait olanların üzerinde bir yargıya varmaktayız. Diğerlerine ait ipuçları olmadığı için bunlar hakkında kesin bilgiye sahip değiliz.”24 demektedir.
Bu tapınaklardan biri olan ve adını bir küçük kilisenin vakfedildiği yerel gemicilerin pîri olan Aziz Ni‘den alan Aya Nikola Kilisesi 1836 yılında Hamilton buradan geçtiği zaman harabe halindeymiş ve “… küçük bir kaşda görünen bir (FUM = Cemaat Toplanma Yeri) Yunan Kilisesi’nin bulunduğu Batı Burnu’nun bulunduğu kıyıya doğru indik.” der. O zamandan bu yana kiliseden sadece temel taşları kalmış. 1847 yılında Ünye’ye gelen Xavier Hommaire de Hell, bizlere şunları aktarıyordu : “Şehrin kuzey-batısında bulunan Aya-Nikolas Burnu’ndaki gezinti dar bir yoldan geçerek küçük bir odacıkta devam ediyor. Zirvede ise bayram günlerinde oldukça dolu olan bir Rum Kilisesi bulunuyor.”5 Adacık üzerindeki kilisenin kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Seyyah Trabzonlu Bıjıskyan ise “… Batı taraftaki dilin üzerinde Rumlara ait Ayanikola adlı ve eski zamandan kalmış, yuvarlak ve kârgir bir kilise vardır…” demektedir.
Divriğili Merhum Erdoğan VATA Cumhuriyet Gazetesi’nde 1996 yılında yayımlanan haberinde sansasyonel bir gelişmeden bahsetmişti : “Vatikan Kodeksi (Kilise Tapu Kayıtları) ile Bükreş, Götengen ve Heidelberg Üniversiteleri’nde bir araştırma yaptığını belirterek, Noel Baba’nın Oğuz Boyu’ndan Türk asıllı bir ailenin oğlu olduğunu ileri sürmüştür. Ailesinin 4 yaşındayken Hıristiyanlığı seçmesi sebebiyle Sarı Saltuk (Saltık) olan ismi Nicolas olarak değiştirilmiştir. Büyüdüğünde ise keşişliğe başlamış, Çarşamba ile Perşembe arasında bir yere yerleşerek Hıristiyanlığın yayılmasına önemli katkılarda bulunmuştur.”6 – 7
Noel Baba olarak bilinen Aya Nicolas‘ın (Aziz Nikola – Hagia Nikola) ilk Hıristiyanlık döneminde irşat görevini yürüttüğü ve bugünkü kalıntıların.. kendi kurduğu kiliseye ait olduğu, Aynikola adının da buradan geldiği kuvvetle muhtemel olabilir mi düşüncesiyle konuyu araştırmacılarımızın tetkiklerine arz ettik ve biz de o kanıya vardık.
Diğer bir tarihî değerimiz olan ve kırklı yıllarda faaliyetine son verilen, gayri Müslimlerin kullandıkları Çifte Hamam’ın da 1780 yıllarında Rum ahali tarafından Ermeni ustalara yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Ermeniler taş ve duvar işçiliği, hamam, köprü, yol ve saray inşaatı ustalığında deneyimli idiler.
Tarihî coşku ve perspektiften Ünye’ye selâmlar.. esen kalınız.
Devam Edecek
KAYNAKÇA :
5 XAVIER, Hommaire de Hell – Voyage en Turquie et en Perse, C. II, Paris, 1855, sh. 366 – 369.
6 Cumhuriyet Gazetesi / 1996 Haberi.
7 DOĞAN, Osman – Tarih Boyunca Ünye, Belediye Kültür Yy. 3, Samsun, 2003, 514 sh.
11 EVLİYÂ Çelebi Seyahatnâmesi (Tam Metin), C. I – II, İst., 1986, sh. 448.
17 FREELY, John – Türkiye Uygarlıklar Rehberi, C. 2, İstanbul, 2003, sh. 114 – 115.
24 BORA, Orhan – Turistik Yeşil Ünye Rehberi, TÖYKO Matbaası, 1969, 144 sh.
29 KABAYEL, Ahmet – Ünye’nin Turistik, Tarihî, Kültürel ve Çevresel Portresi, Ünye III. Kurultayı OMÜ Ünye İİBF Konferans Salonu 22 – 23 Temmuz 2004
30 YEDİYILDIZ, Bahaeddin / ÖZ, Mehmet / ÜSTÜN, Ünal – Ordu Yöresi Tarihinin Kaynakları III, TTK Basımevi – Ankara 2002, 257 sh., Kazâ-i Ünye, Rûm Kânûnnâmesi.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.