Yayınlanma Tarihi: 14 Aralık 2018 — okunma
Zaten zahmetli bir iştir yazmak. Önce düşünmek ve sonra düşündüklerini kaleme almak gerekiyor. Aynı zamanda ne anlatmak istiyorsun onu aktarman gerekiyor okuyucuya.
Yazı yazmanın güçlüğü kadar okuma külfeti var ülkede. Okuyan mı az yazan mı bilinmiyor. Kitaplar daha çok imza günlerinde satılıyor. Tabii bu arada yazar ile fotoğraf çektirmek de adetten.
Her şeyin müsait bir zamanı olduğu gibi yazmanın da bir zamanı var. Her yazı her zaman yazılmıyor. Çünkü gündem denilen sihirli kavram size yazdırmayı da okumayı da bıraktırabiliyor.
Yazma ile okuma zamanını iyi tutturmak gerekiyor.
Şu an ülke seçim sahtı mailine girmiş durumda. Bu gibi hallerde seçim dedikoduları daha tercih edilen şey. Kim nerden aday olmuş, hangi adayın şansı daha fazla, iyi biri ama bizim partiden değil, nereden bulmuşlar bu adayı bize zorla seçtirecekler, dürüst mü acaba gibi mevzular konuşulurken veya merak edilirken çok kişinin ilgi duyacağı yazı nasıl yazılır?
Yazı tarihe kayıt düşmektir. Bu söz benim değil. Okuyanlar bilir ki bu sözü her okur-yazar bilir. İlk defa kim demiş nerede demiş bilinmez. Bilinen o ki yazının ehemmiyetini açığa vuran en tesirli sözlerden biridir.
Her yazan yazısının “bir” kişi tarafından okunduğunu bilse bile sevinir. Beni kimse okumuyor diye pes etmez. O bir kişi yazara göre “çok” kişidir aslında.
Her ne kadar bazı yazar çizer taifesinin eserleri öldükten sonra değer kazansa da o yine yazmaya devam eder. Duyguların, fikirlerin kaleme alınması ve istikbale havale edilmesi az şey midir?
Seçim önceleri adayların kimlikleri üzerinde konuşmalar yapılırken seçimden sonra belli bir süre seçilenlerin hizmetleri nasıl olacak diye konuşulur. Bu durum kısa sürer ve insanlar hayatlarına kaldıkları yerden devam eder.
Neden okumuyoruz, niye yazamıyoruz onu sosyologlar araştırmalı. Ancak bilinen o ki hem okuma hem de yazma ameliyesi ülke nüfusuna göre yok sayılacak kadar az.
Bu sebepten bir kişi de olsa yazıyı okutacak bir konu bulmak hayli zor. Şayet herkesin bilgileneceğini düşündüğün konuları da böyle bir durumda yazmaz yazarlar. Tehir ederler. Çünkü daha çok kişiye hitap edeceği zamanı kollayanlar da vardır.
Bu görüş ve plan tutarlı mıdır bilinmez. Yine de bir metottur.
Ülkemiz yine bir seçim ortamına girdi. Birçok yerde adaylar hala belli değil. Öyle veya böyle ülke sandık başına gidecek. Herkes muhtemel kendi partisinin adayına oy verecek. Adayların yapacaklarını anlatmaları seçmen üzerinde etkili olacağını düşünmüyorum. Her seçim öncesi adaylar belli olamasa dahi %95-100 arası hangi partinin adayına verileceği önceden belli. Bu cumhuriyet tarihinden beri böyle. Yani son birkaç döneme ait bir alışkanlık değil.
Bu arada biz de seçmen sınıfından olduğumuz için, bizim de oy vermemiz gerekecek. Kısaca vatandaşlık vazifelerimizden birini daha yerine getireceğiz.
Vatandaşlık vazifemizi yerine getirmeden önce bu köşeye yazacağımız yazıyı da yazıp bizi takip eden bir kişi dahi olsa onu bekletmememiz lazım. Bu da üzerimize bir vazife bizim. Her hafta sonu yolumuzu gözleyen olabilir.
Kimsenin gözünü yolda bırakmaya hakkımız yok.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.